Dünya

Lahey’den Netanyahu ve Gallant’a Tutuklama Kararı!

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama kararı çıkarmasıyla birlikte dünya gündeminde büyük bir yankı uyandırdı. Tutuklama kararının gerekçeleri, her iki liderin de insanlık suçları işlemekten, cinayetlerden ve açlık gibi silahların kullanımı gibi ciddi suçlardan yargılanacak olmaları şeklinde açıklandı. Bu durum, uluslararası diplomasi ve güvenlik açısından önemli bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

ABD, UCM’nin bu kararını kınamakta gecikmedi. Pentagon’un Sözcü Yardımcısı Sabrina Singh, UCM’nin Netanyahu ve Gallant hakkında almış olduğu tutuklama emrini kabul etmediklerini vurgulayarak, bu durumdan duyduğu endişeyi dile getirdi. Singh, “Savcıların tutuklama emri çıkarmak için acele etmesinden endişe duymaya devam ediyoruz” ifadelerini kullandı. Bu açıklamalar, ABD ve UCM arasındaki gerilimin ve farklılıklığın ne denli derin olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

ABD’NİN GÖZÜ LAHEY’DE

Pentagon’dan gelen bu açıklama, aynı zamanda dönemin ABD Başkanı George W. Bush’un 2002 yılında imzaladığı ve hala tartışmalı bir hukuki dayanak olarak yürürlükte olan Amerikan Askeri Üyelerini Koruma Yasası’nı gündeme getirdi. Bu yasa, ABD’nin Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne üye olmaması göz önünde bulundurularak yürürlüğe girdi. Yasanın temel maddeleri, ABD Başkanı’na UCM tarafından alıkonulan ya da hapsedilen herhangi bir Amerikan ya da müttefiki askeri personelinin serbest bırakılması için “gerekli ve uygun tüm araçları” kullanma yetkisi verir.

Bu yasa aynı zamanda, ABD’li yetkililerin ve askeri personelin yargılanmaktan ya da gözaltına alınmaktan korunmasını da öngörmektedir. Yasa gereği, ABD Başkanı, Hollanda’nın işgalini emretme yetkisine sahip olmaktadır. Bu durum, yasanın halk arasında “Lahey İşgali Yasası” olarak anılmasına da yol açmıştır. UCM’nin Netanyahu ve Gallant hakkında aldığı tutuklama kararı, bu yasayı yeniden gündeme taşıyor ve uluslararası ilişkilerdeki gerginlikle ilgili yeni bir tartışma başlatıyor.

Başkanlık seçimlerinin ardından Donald Trump’ın 20 Ocak’ta göreve gelmesi durumunda, bu durumu göz önünde bulundurarak ABD’nin alacağı olabilecek sürpriz kararlar göz önünde bulundurulmalı. Trump’ın daha önce ortaya koyduğu politikalar ve kararlardaki beklenmedik tutumu, uluslararası ilişkilerde yeni sorgulamalara ve belirsizliklere yol açabilir. Dolayısıyla, bu olay, sadece diplomatik bir sorun olmanın ötesine geçmekte ve gelecekte ulusal güvenlik stratejilerini yeniden şekillendirme potansiyeline sahip bir durum olarak değerlendirilmektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu