Ultra Ortodokslar’dan Askerlik Eylemi: Ölürüz!

Geçtiğimiz yıl, İsrail’in zorunlu askerlik sistemine karşı gelen Ultra Ortodoks (Haredi) Yahudiler, Batı Kudüs’te büyük bir gösteri düzenleyerek, kendi inanç ve hayat tarzlarını savundular. Bu gösteride, orduya katılmaları istenen Haredi topluluğu, askerlik yükümlülüklerini reddettiklerini dile getirdiler.
Batı Kudüs’teki askerlik şubesinin yakınında bir araya gelen yüzlerce Haredi, “Askere gitmektense ölümü tercih ederiz” ve “Orduya katılmaktansa hapse gireriz” gibi protesto sloganları ile görüşlerini ifade ettiler. Protestocular, Yafa Caddesi üzerinde bulunan askerlik şubesi yakınında yolları kapatarak, araçların geçişini engelledi ve metro istasyonlarının önünde oturarak dikkat çekmeyi başardılar.
İsrail polisi, protestoculara karşı sert önlemler aldı. Atlı polisler, protestocu grupları caddeden ve tren yollarından uzaklaştırmaya çalıştı. Polis, sabah saatlerinden itibaren Kudüs’teki askeri şubenin çevresinde yoğun güvenlik önlemleri aldı ve protestoların üç farklı noktada gerçekleştirildiğini açıkladı.
“Ölürüz Ama Orduya Hizmet Etmeyiz”
Gösteriye katılan Haredi gençleri, kendi inançları gereği zorunlu askerliği reddettiklerini belirttiler. 22 yaşındaki bir Yeşiva öğrencisi olan Eliyazer, “İsrailliler, dindar Yahudi Haredileri askeri hizmete zorlamaya çalışıyor. Askerlik hizmeti, dindarları sekülerleştiriyor, bu nedenle biz askere gitmiyoruz” şeklinde açıklamalarda bulundu. Eliyazer, “Ölürüz ama orduya hizmet etmeyiz” diyerek, hükümetin bu zorbalığına karşı tepkisini doğrudan iletti.
Bu tür protestolar, sadece Haredi topluluğunun değil, aynı zamanda dini ve kültürel kimliği koruma çabalarının bir simgesi haline geldi. Harediler, düzenledikleri bu etkinliklerle, askerlik görevine yönelik duydukları karşıtlığı ve dini inançları ile olan bağlarını dile getiriyorlar. Yıllardır süregelen bu tartışma, İsrail toplumunda derin yarılmalara neden olmakta ve her iki taraf arasında kutuplaşmayı artırmaktadır.
İsrail hükümeti, Haredi Yahudilerin askerlikten muaf tutulmalarının sona erdirilmesi gerektiğini savunurken, Haredi topluluğu ise bu durumu inançlarına ve yaşam tarzlarına bir saldırı olarak değerlendirmektedir. Dolayısıyla, bu protestolar, sadece bir zorunlu askerlik meselesi değil, aynı zamanda din ve devlet ilişkileri, kişisel özgürlükler ve toplumsal değerler üzerine devam eden daha geniş bir tartışmanın parçasıdır.
Sonuç olarak, Batı Kudüs’teki bu protesto, Haredi topluluğunun daha geniş bir sosyal ve politik mücadelenin içinde olduğunu ve bu mücadelenin sadece kendi inançlarını değil, aynı zamanda toplumsal değerlere ve kimliklerine de ilişkin olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu noktada, Haredi Yahudilerin durumu, sadece askerlik meselesiyle sınırlı kalmayıp, İsrail’in gelecekteki toplumsal yapısına dair önemli ipuçları sunmaktadır.