Deprem Bölgesinde Mücbir Sebep Uzatılmalı

Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (TÜRMOB) Genel Başkanı Emre Kartaloğlu, deprem bölgesindeki mücbir sebep halinin 30 Kasım‘da sona ermesinin ardından yapılacak olası olumsuz etkileri gündeme taşıdı. Kartaloğlu, bu halin uzatılması gerekliliğini dile getirerek, deprem bölgesindeki halk ve meslek mensupları üzerindeki potansiyel olumsuz etkilerin dikkate alınması gerektiğini ifade etti.
Kartaloğlu, yaptığı yazılı açıklamada, mücbir sebep halinin sadece belirli bir süre ile sınırlı olmaması gerektiğini belirterek, bu durumun depremden etkilenen bölgelerde yaşayan insanların yaşamları üzerindeki etkilerini belirtmiştir. 2011 yılında Van’da meydana gelen depremin ardından uygulanan mücbir sebep halinin beş yıl sürdüğünü hatırlatan Kartaloğlu, benzer bir yaklaşımın mevcut durumda da uygulanması gerektiğine dikkat çekti. Kendisi, “20011’de Van’da meydana gelen deprem sonrası 5 yıl boyunca mücbir sebep ilan edilmişti, benzer bir uygulama burada da hayata geçirilmelidir” ifadesini kullandı.
Kalıcı ve Etkili Destek İhtiyacı
Kartaloğlu, yalnızca mücbir sebep halinin uzatılmasının yeterli olmadığını, bölgedeki kalıcı ve etkili desteklerin de sağlanması gerektiğini vurguladı. “Bölgeyi tekrar ayağa kaldırmak için altyapı yatırımlarından ekonomik desteklere kadar geniş çaplı ve kalıcı çözümlere ihtiyaç var” diyen Kartaloğlu, mevcut durumun ihmal edilmesi halinde toparlanma sürecinin daha da uzayabileceği uyarısında bulundu. Bu noktada TÜRMOB olarak deprem bölgesinde ne tür zorluklarla karşılaşıldığını yakından takip ettiklerini belirtti.
Kartaloğlu, mücbir sebep halinin uzatılması ve kalıcı desteklerin sağlanması gerekliliği ile birlikte, bölgede yapılması gereken yatırımlar arasında ekonomik kalkınma ve sosyal hizmetlerin artırılması, eğitim ve istihdam olanaklarının geliştirilmesi gibi unsurların da bulunduğunu ifade etti. Bu çabaların bölge halkının yeniden toparlanmasına ve yaşam standartlarının yükseltilmesine büyük katkı sağlayacağına inanıyor.
Sonuç olarak, deprem bölgesinin ihtiyaçları göz önünde bulundurularak, sadece geçici çözümler değil, uzun vadeli ve sürdürülebilir desteklerin sağlanması acil bir gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye’nin bu tür felaketler sonrasında, toplumsal dayanışma ve yardımlaşma bilincini harekete geçirmesi gerektiği vurgulanırken, halkın ve meslek mensuplarının bu süreçteki maddi-manevi zorlukların azaltılması için alınacak önlemlerin büyük önem taşıdığı belirtiliyor.