Fethullah Gülen, 25 yıldır ABD’de yaşayan ve Türk sağının “hoca efendisi” olarak bilinen bir isimdi. Ancak 10 yıl önce, halka karşı suç işleyen benzerleri gibi, dünyadan ayrıldı ve hesap vermeden öldü. Gülen’in arkasından rahatça konuşulsa da, geçmişte ona yan bakanlar büyük sorunlarla karşılaşıyordu. Emniyet, yargı, ordu gibi devlet organlarında Fethullahçı çetenin etkisi büyüktü ve AKP de örgüte istediği her şeyi veriyordu.
Fethullah Gülen, CIA destekli Komünizmle Mücadele Dernekleri’nin Erzurum şubesinin kurucularından biriydi ve kendi hareketini partiler üstü görmekteydi. Hareket siyasi parti kurmuyor ancak siyasi parti liderlerine etki ediyordu. ABD’nin desteği ile AKP iktidar olduğunda, Fethullahçılar büyük bir güç kazandılar ve ülke siyasetine etki etmeye başladılar.
AKP ile Fethullahçı yapı arasındaki ilişki sıradan bir işbirliği değildi. Bu birliktelik, ABD emperyalizminin Ortadoğu ve Orta Asya stratejisinin bir parçasıydı ve bu ilişkinin en güçlü bağlantı noktası Amerikancılıktı.
2000’lerin başında, AKP ve Erdoğan Batı’ya “çalışabilir Müslüman lider” olarak pazarlanıyordu. AKP iktidarı ile Fethullahçılar birlikte rejimi değiştirmek için harekete geçtiler. Ancak sol liberal çevreler ve Kürt hareketi bu değişime karşı durdular.
Sonunda AKP ile Fethullahçılar arasında kavga çıktı ve Fethullah Gülen “terör elebaşı” olarak nitelendirildi. 2016’da yaşanan darbe girişimi, Erdoğan’ın tek adam yönetimine geçişinin fırsatını sundu.
Fethullahçılarla gerçek bir hesaplaşma yapılmadan, AKP’nin FETÖ ilişkisinden ayrıştırılması mümkün değil. Bu yapıların ortak geçmişi ve suçları ortada duruyor. F. Gülen, ait olduğu topraklarda öldü ancak AKP zihniyetiyle hesaplaşmadan, FETÖ ile tam anlamıyla hesaplaşmak mümkün olmayacak.
