Amerika Birleşik Devletleri’nin tanınmış sosyal medya fenomenlerinden biri olan Brooklyn Larsen, sosyal medya platformları üzerinden yürütülen iş birlikleri çerçevesinde aldığı beşiği iade etmesi için ciddi bir baskı ile karşılaştığını duyurdu. Larsen, SNOO markasına ait 1.700 dolarlık beşiği, markanın tanıtımını yapma karşılığında edinmişti. Ancak beklenmedik bir şekilde bebeğini kaybedince, bu içerik sağlama sürecinin de mümkün olamayacağı belirtildi.
Olayın odak noktası, Larsen’in yaşadığı trajedi sonrası markanın beşiği geri almak istemesi oldu. İddiaya göre, Happiest Baby markası, Larsen ile birçok kez iletişime geçerek beşiğin geri gönderilmesini talep etti. Bu durum sosyal medyada büyük bir tartışmaya yol açtı ve birçok kişi bu durumu vicdansızlık olarak değerlendirdi.
SAVUNMANIN ARDINDAN BOYKOT ÇAĞRISI YAPILDI
Yaşanan bu olayın ardından, sosyal medya kullanıcıları markaya yönelik tepkilerini dile getirmeye başladı. Sonuç olarak, Happiest Baby şirketi, bu duyulardan sonra bir açıklama yapmak zorunda kaldı. Şirket, Larsen’i içerik üretmeye zorlamadıklarını, aksine beşiğin onun için bir travma unsuru olabileceği için geri almayı teklif ettiklerini savundu. Ancak bu açıklama, sosyal medya camiasında ikna edici bulunmadı.
Larsen’in influencer olarak tanınan ablası McKenna Bangerter, bu duruma karşı sert bir eleştiri yöneltti. Bangerter, “Teklif etmek bir şeydir, ancak 6 kez e-posta atarak geri istemek başka bir şeydir.” diyerek markanın tavrını sorguladı. Bu sözler, durumu daha da alevlendirdi ve birçok kullanıcı markayı eleştirmeye devam etti.
Sosyal medya platformlarında Happiest Baby markasının boykot edilmesi konusunda çağrılar yapılırken, marka hamilelik kayıpları ile ilgili destek mesajları paylaştığında kullanıcılar bu durumu ikiyüzlülük olarak nitelendirdi. Kullanıcılar, markanın önce bir trajediye neden olduğu, ardından kayıplar üzerinden duygu sömürüsü yapmaya çalıştığını düşündü.
Sonuç olarak, bu olay hem bireysel düzeyde travmanın nasıl bir stres kaynağı olduğunu, hem de markaların sosyal medyadaki etik sorumluluklarını sorgulama fırsatı doğurdu. Anne ve influencer Brooklyn Larsen’in yaşadığı üzücü süreç, toplumda duyarlılık yaratırken, markaların sosyal sorumluluklarının ne denli önemli olduğu bir kez daha gözler önüne serildi.
