Birleşik Devletler Savunma Bakanlığı (Pentagon), Ortadoğu bölgesinde ek askeri güç konuşlandırmaya karar verdi. Bu hamle, savaş ve uzun menzilli saldırı için tasarlanmış bombardıman uçaklarını da içeriyor. Pentagon Sözcüsü Tuğgeneral Patrick Ryder, bu durumla ilgili olarak yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada, ABD’nin bölgedeki askerî varlığını koruma, İsrail’i destekleme ve “caydırma ve diplomasi yoluyla gerginliği azaltma” hedefleri doğrultusunda bazı taahhütlerde bulunduğu ifade edildi.
Pentagon’un yaptığı açıklamada, bölgeye ek olarak balistik füze savunma muhripleri, savaş uçakları ve tanker uçakları ile birlikte B-52 uzun menzilli bombardıman uçakları gönderileceği belirtildi. Bu güçlerin, hazırlığı tamamlanan USS Abraham Lincoln uçak gemisi aracılığıyla gelecek ay bölgede konuşlandırılmaya başlayacağı da kaydedildi.
100 CİVARINDA ASKERİ PERSONEL GÖNDERİLECEK
Ayrıca bu askeri gücün konuşlandırılmasının, daha önce İsrail’e yerleştirilen Terminal Yüksek İrtifa Alan Savunması (THAAD) sistemi ile Pentagon’un Doğu Akdeniz’deki Amfibi Hazır Grup Deniz Seferi Birimi (ARG/MEU) konumuna dayandığı ifade edildi. Pentagon, 13 Ekim’de yaptığı başka bir açıklamada, İran tehdidine karşı İsrail’e bir THAAD batarya sistemi ile birlikte yaklaşık 100 askeri personel göndereceğini duyurmuştu.
Ortadoğu’daki bu gelişmeler, bölgedeki mevcut gerginliğin ve tehditlerin artmasıyla alakalı. Özellikle, ABD’nin bu askeri güçleri göndererek hem İsrail’e destek vermesi hem de bölgedeki caydırıcılığı artırması bekleniyor. Ancak bu durum, aynı zamanda bölgedeki güç dengelerini değiştirebilir ve potansiyel çatışmaları tetikleyebilir. Söz konusu askeri varlık, özellikle İran’ın bölgedeki etkisini ve faaliyetlerini göz önünde bulundurulduğunda, büyük bir askeri gösteri olarak değerlendiriliyor.
Bu yeni askeri konuşlandırmanın, sadece stratejik bir önlem olmayıp, aynı zamanda ABD’nin Ortadoğu’daki müdahale politikası açısından da önemli bir adım olduğu düşünülüyor. ABD’nin bu hamleleri, müttefikleri olan İsrail’e yönelik bir güvence niteliği taşısa da, bölgedeki diğer aktörler için endişe verici olabilir. Zira, her ne kadar amaç gerginliği azaltmak olarak belirtilse de, askeri güç gösterimi çoğu zaman ters tepebilir ve bölgede daha fazla belirsizlik yaratabilir.
Bunun yaninda, Ortadoğu’da devam eden çatışmaların ve insani krizin etkileriyle, bu askeri hamlelerin sivil halk üzerindeki yansımaları da göz önünde bulundurulmalıdır. Özellikle, Gazze bölgesinde yaşanan olaylar ve sivil kayıplar, bu tür askeri müdahalelerin sonuçlarının ne denli ciddi olduğunu göstermektedir. İsrail ordusunun Gazze’nin kuzeyine düzenlediği saldırılarda, en az 84 kişinin hayatını kaybettiği, bunlardan 50’sinin çocuk olduğu bilgisi de bölgedeki sıkıntılı durumu gözler önüne seriyor.
Özetle, ABD’nin Ortadoğu’ya gönderdiği ek askeri güç, bölgedeki stratejik hedefleri doğrultusunda önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Ancak bu durum, aynı zamanda bölgedeki çatışmaların ve insani krizlerin daha da derinleşmesine neden olabileceği endişesini beraberinde getiriyor.
