Lübnan: İsrail Varlığı İşgal Sayılacak

Lübnan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü, 18 Şubat Salı günü yaptığı bir açıklamada, ülke topraklarında kalan herhangi bir İsrail varlığını işgal olarak değerlendireceklerini vurguladı. Ayrıca, İsrail’in tamamen çekilmesini sağlamak için her türlü yöntemi kullanma haklarının bulunduğunu belirtti. Bu açıklama, ABD aracılığıyla sağlanan ve geçen yıl Hizbullah ile yaşanan savaşın sona ermesini sağlayan ateşkes anlaşmasının sona erdiği gün yapılması anlamlı bir zamanlama taşıyor.
Lübnanlı güvenlik kaynaklarına göre, İsrail ordusu güney Lübnan’daki sınır köylerinden çekilmiş durumda, ancak beş stratejik noktada varlığını sürdürmeye devam ediyor. AFP’ye açıklama yapan isimsiz bir güvenlik yetkilisi, “İsrail ordusu tüm sınır köylerinden çekildi, ancak beş noktada kalmaya devam ediyor.” ifadesini kullandı. Bu noktaları güvence altına almak için Lübnan ordusu bu bölgelerde konuşlanmaya başlamış olsa da, bazı yerlerde bulunan patlayıcılar ve hasar görmüş yollar nedeniyle bu süreçin kademeli bir hızla ilerlediği bildirildi.
İsrail’in Ateşkes Uygulaması
İsrail, 18 Şubat itibarıyla ateşkes anlaşmasına uygun olarak çekilme taahhüdünü yerine getirdiğini duyurdu. Ancak Lübnan’ın güneyinde beş stratejik noktada kalmaya devam edeceğini belirtti. İsrail Savunma Bakanı İsrael Katz, Salı sabahı yaptığı açıklamada, İsrail ordusunun ateşkes anlaşmasını “bütün gücüyle” uygulayacağını ifade etti. Özellikle Hizbullah’tan gelen herhangi bir tehdide karşı harekete geçeceklerini vurguladı.
Katz, “Bugünden itibaren İsrail ordusu, Lübnan’daki beş stratejik noktadaki tampon bölgede kalacak ve herhangi bir Hizbullah ihlaline karşı ateşkes anlaşmasını kararlı ve tavizsiz bir şekilde uygulayacaktır.” dedi. Bu durumda, iki tarafın da ateşkesi sürdürme niyeti, bölgedeki gerilimi azaltma ve güvenliği sağlama konusundaki çabalarını etkileyen önemli bir faktör olarak öne çıkıyor.
Sonuç olarak, Lübnan ve İsrail arasındaki bu durum karmaşık bir dengeyi ifade ediyor. Lübnan tarafı, İsrail’in varlığını işgal olarak nitelendirirken, İsrail ise belirli kritik bölgelerde kalma hakkını savunuyor. Tüm bu gelişmeler, Ortadoğu’daki dinamiklerin nasıl şekilleneceği konusunda önemli bir etken olabilir.