Türkiye’de Sezaryen Doğum Oranı Alarm Veriyor!

“Normal mi sezaryen mi?”
Türkiye’de doğum yapan birçok kadın, doğum yöntemleri konusunda büyük bir ikilemle karşılaşıyor. Ülkemizdeki doğumların neredeyse yüzde 66’sı sezaryen ile gerçekleştiriliyor, bu da Türk kadınlarının doğumlarında cerrahi müdahaleye başvurma oranının dünya genelinde oldukça yüksek olduğunu gösteriyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından belirlenen verilere göre, dünya genelindeki doğumların yalnızca yüzde 15’i riskli ve acil müdahale gerektiriyor. Bu durumda, Türkiye Sağlık Bakanlığı, 2012 yılında DSÖ’nün tespitini makul sezaryen oranı olarak beni alarak, bu oranı düşürmek için kısıtlamalar ve kampanyalar düzenlemeye başladı. Ancak, 2012’de yüzde 48 olan sezaryen oranı, 2022 itibarıyla yüzde 60’ı aştı. Avrupa Birliği ülkelerindeki ortalama sezaryen oranı yüzde 29’dur. Türkiye, 38 OECD ülkesi arasında, Avustralya, Fransa, ABD ve Japonya gibi ülkelerin de dahil olduğu en yüksek sezaryen oranına sahip ülkedir.
Sezaryen doğum nedir? Riskleri var mı?
Doğum süreci, genellikle bebeğin gelişimini tamamladığı 40. haftanın sonlarına doğru rahmindeki kasılmalarla başlar. Halk arasında “normal doğum” olarak bilinen vajinal doğum, bebeğin bu kasılmalar yardımıyla doğum kanalından geçerek dünyaya gelmesi anlamına gelir. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Gülnihal Bülbül, vajinal doğumun doğallığını emeğin kendiliğinden gelişmesiyle benzetiyor. Sezaryen, tıbbi bir zorunluluk olduğu durumlarda uygulanan bir kurtarma ameliyatı olarak tanımlanıyor. Anestezi altında, karından yapılan bir kesim ile bebek, annenin rahminden alınır. Ancak, Dr. Harika Bodur Öztürk, Anne ve bebeğin vajinal doğumu sağlıklı bir şekilde gerçekleştirmesi mümkünken, neden cerrahi bir prosedürle duruma müdahale edileceğini sorguluyor. Sezaryenin, anne veya bebekte hayati risk bulunduğunda kaçınılmaz olduğunu belirtiyor.
‘Sağlığın özelleşmesi sezaryen oranlarını artırıyor’
Sağlık sisteminin özelleşmesinin, doğum sürecinde sezaryen oranlarının artmasına yol açtığını belirten Dr. Gülnihal Bülbül, özel hastanelerde doğuma yönelimin bu durumu pekiştirdiğini vurguluyor. Özelleşen sağlık hizmetlerinde, daha fazla tetkik ve operasyon yapılması amacıyla kâr odaklı uygulamalar yaygınlaştı. Türkiye’nin yanı sıra Mısır, İran ve Avustralya gibi ülkelerde de benzer durumlar söz konusudur. Ayrıca, Türkiye’de, normal doğumun seçeneğini destekleyecek ebe ve hemşire yeterliliğinin eksikliği, sezaryen oranlarının yüksek olmasına sebep olan başka bir faktördür.
‘Doktorlar iş yükü ve dava korkusuyla hareket ediyor’
Normal doğum süreci genellikle 10 ila 15 saat, sezaryen ise yaklaşık yarım saat sürmektedir. Doktorlar, normal doğumun uzun ve meşakkatli bir süreç olduğunu biliyorlar. Bu nedenle, yoğun çalışma dönemlerinden sonra, eve dönerken yarının mesai saatlerine yetişme kaygısıyla, hastalara sezaryen önermektedirler. Dr. Harika Bodur Öztürk, doktorların, doğum sırasında normal doğumda yaşanacak herhangi bir komplikasyona karşı ne kadar mesafeli durduklarını ve bunun sebeplerini anlatıyor.