Perşembe sabahı, Yemen’deki Husiler’in kontrolündeki Sana ve Hudeyde kentleri, İsrail’in gerçekleştirdiği yoğun hava saldırıları ile sarsıldı. Bu saldırıların, Husilerin İsrail’in merkezine füzeler fırlattığı iddiasının ardından meydana gelmesi, durumu daha da kritik hale getirdi. İsrail, İran destekli Husilere yönelik askeri harekâtını genişletmeye devam ederken, bu gruba yönelik saldırıların, bağımsız bir askeri güç olarak Hamas ve Hizbullah dahil diğer “Direniş Ekseni” unsurlarının yaşadığı saldırılara kıyasla daha az yoğunlukta olduğu göze çarpıyor.
Bu askeri eylemler, İsrail’in Bölgedeki gerilimi artırdığı anlamına gelirken, Husilerin daha önceki saldırılara karşı ne tür bir hamle yapacağı merak konusu oldu. Husilerin Kızıldeniz’deki ticaret yollarına yapacağı olası operasyonların bu saldırılarla etkilenip etkilenmeyeceği belirsizliğini korumaktadır. Önceden ABD tarafından gerçekleştirilmiş benzer operasyonlardan sonra Husilerin bu tür faaliyetlerine devam ettiği biliniyor.
ENERJİ ÜRETİM TESİSLERİ VURULDU
İsrail ordusu, düzenlenen hava saldırılarıyla ilgili ayrıntılı bilgi vermekten kaçınsa da, yaptıkları açıklamada vurulan hedeflerin Husiler tarafından askeri amaçlar için kullanıldığını belirtmişlerdir. Bu operasyonunun, Husi yönetiminin İran silahlarını bölgeye kaçırma ve bu silahları terör eylemlerinde kullanma kapasitesini zayıflatmayı amaçladığı ifade edildi. İsrail askeri sözcüsü Tuğamiral Daniel Hagari, vurulan altyapının enerji ve liman tesisleri olduğunu ve bu tesislerin, askeri operasyonlara katkı sağladığını iddia etti.
Buna ek olarak, Hagari, “İsrail, kendisini ve vatandaşlarını Husi saldırılarından korumakta tereddüt etmeyecektir” diyerek, ülkesinin güvenliğini sağlamak adına kararlı bir duruş sergileyeceklerini vurguladı. Bu, bölgedeki çatışmaların daha da tırmanabileceği yönündeki endişeleri artırıyor.
Sonuç olarak, Yemen’deki Husi güçleriyle ilgili gelişmeler, bölgedeki dinamikleri önemli ölçüde etkileyebilir. İsrail’in gerçekleştirdiği hava saldırıları, sadece Husileri değil, genel olarak İran destekli grupları hedef alıyor gibi görünüyor. Dolayısıyla, bu çatışmaların gelişimi, Orta Doğu’daki genel güvenlik durumu üzerinde ciddi sonuçlar doğurabilir. Önümüzdeki günlerde, bu çatışmaların nasıl bir seyir alacağı ve uluslararası aktörlerin nasıl bir tepki vereceği merakla bekleniyor.
