Dünya

ABD Seçimi: Avrupa’nın Kaderini Belirleyecek!

Ana VRACAR

Donald Trump’ın yeniden Amerikan başkanlığına aday olduğunu duyurması, Avrupalı yorumcular arasında bölgedeki potansiyel etkilerini tartışmaya açmış durumda. Bazı yorumcular, Kamala Harris’in başkanlığının Avrupa için daha sürdürülebilir ve güvenilir bir ortaklık sağladığını ileri sürse de, sol görüşlü analizler bunun kesinlikle garanti olmadığını vurguluyor. Özellikle Trump yönetiminin Avrupa ile ilişkilerinin, Harris’in yaklaşımından ne ölçüde farklı olacağına dair en iyi ifadeyi “nüans” terimi veriyor. Morningstar muhabiri Roger McKenzie, “Bir şeyler değişir mi?” sorusuna yanıt verirken, “Pek sayılmaz” demekte.

Savaşın Hesabını Avrupa Ödeyecek

Ukrayna’daki savaş, bu tartışmanın en merkezi konularından biri haline gelmiş durumda. Trump’ın yeniden seçilmesi durumunda, Zelenski hükümetine yönelik Amerikan desteğinin hızlı bir şekilde azalacağı belirtiliyor. Ancak Belçika İşçi Partisi’nden Olivier Goessens, NATO yetkilileri ve Amerikalı diplomatların açıklamalarının, Harris ve Trump’ın Ukrayna konusundaki görüşlerinin aslında o kadar da farklı olmadığını gösterdiğini ifade etmekte. Goessens, “Yaklaşım konusunda farklılıklar bulunsa da, hedefler aynı” demekte: “Her iki olası hükümet de ABD’nin doğrudan müdahelesi olmaksızın Putin’in kaybetmesini istemektedir.”

Goessens, “Ölenler Amerikalı değil Ukraynalı askerler” diyerek, ABD’nin bu duruma müdahale etme arzusunun bulunmadığını da dile getiriyor. Nihayetinde, Amerikan yönetimi, savaşın finansal yükünü üstlenmeyi tercih etmeyerek, dikkatini tamamen Çin’e yönlendirmek istediğini belirtiyor. Bunu başarabilmek için de ABD, Ukrayna Savaşı’nın maliyetini Avrupa’nın daha fazla üstlenmesini talep ediyor; bu noktada, Eski Kıta şu ana kadar bu sorumluluğu üstlenememiş durumda. Goessens, Washington’un Avrupa’nın bu yükü üstlenmeye hazır olduğunu düşündüğünü, söyleyerek “Biz çıktık, şimdi ödeme sırası sizde” mesajı verildiğini vurgulamaktadır.

ABD’nin Ekonomik Stratejisinin Bedeli

Avrupalı devletler, uzun bir zaman dilimidir Rusya’ya yönelik ambargonun maliyetlerini üstleniyor. Özellikle, Rus gazı ihracatına getirilen sınırlamalar nedeniyle enerji fiyatları Avrupa genelinde hızla yükselmekte. Bu artış, hem hane halklarını hem de çeşitli sektörleri etkilemekte; yükselişin devamının beklendiği ifade edilmektedir. Goessens, bu durumu Biden yönetiminin sorumluluklarından biri olarak göstermekte. “Joe Biden, Avrupa’ya uçup Ursula von der Leyen ile ucuz Rus gazı yerine, ABD’den çok daha pahalı ve çevre kirliliği yaratan sıvılaştırılmış doğalgaz anlaşması yapmak için pazarlık yaptı. Bu durum, yüksek enerji fiyatlarının kalıcı hale gelmesinin temel sebeplerinden biri” demekte.

Amerikan sıvılaştırılmış doğalgazını satın alma zorlamasının, ABD’deki her iki siyasi parti tarafından desteklenmesi, Harris veya Trump’ın bu politikadan vazgeçmeyeceği anlamına geliyor. Enerji fiyatlarındaki artış, gıda ürünlerine gelen zamlarla ve sosyal hizmetlerin azalmasıyla birleştiğinde, Avrupa işçi sınıfı için ciddi bir ekonomik yük haline gelmiş durumda.

Biden’ın sunduğu Enflasyon Düşürme Yasası, Avrupa’daki çokuluslu şirketlere eğer doğrudan ABD’ye yatırım yaparlarsa milyonlarca dolarlık teşvikler ve düşük enerji maliyetleri vaadiyle, bu durumun arkasındaki mekanizmalardan biri. Bu yasa, ilk olarak Avrupa’daki sanayi sektörünün koşullarını daha da kötüleştirecek ve nihayetinde şirketlere ABD’ye yerleşmeleri için teşvikler sunacak. Bu durum, hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçiler tarafından desteklenerek

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu