Arnavutluk’un başkenti Tiran, 2025 yılının Mart ayında önemli bir protestoya ev sahipliği yaptı. Bu protesto, Çin merkezli sosyal medya platformu TikTok’un hükümet tarafından erişime kapatılmasına karşı gerçekleştirildi. Arnavutluk Demokratik Partisi (PD) tarafından organize edilen bu olayda, yüzlerce vatandaş Başbakanlık binası önünde bir araya geldi. Protestocular, sosyal medya uygulamasının yasaklanmasına tepki göstererek, “İfade özgürlüğünün savunulması” sloganını haykırdılar.
Protestoda bir dizi dikkat çekici pankart taşındı. Bu pankartlarda “İfade özgürlüğü, sansüre hayır”, “Arnavutluk’ta 2025 yılında TikTok erişime kapatıldı”, ve “TikTok’u da göç ettirdiniz” gibi ifadeler yer aldı. Katılımcılar, TikTok’un yasaklanmasının ciddi bir sansür eylemi olduğunu belirterek, ifade özgürlüklerinin ihlal edildiğini vurguladılar. Etkinliğe PD Genel Başkanı Sali Berisha ve birçok muhalefet milletvekili ile sosyal aktivistler de katılım gösterdi.
NE OLMUŞTU?
TikTok’un erişime kapatılmasıyla ilgili kararın arka planında ise 2024 yılı Kasım ayında Tiran’da meydana gelen trajik bir olay yatıyor. Bu olayda 14 yaşındaki öğrenci Martin Cani, başka bir öğrencinin sosyal medya üzerinden başlattığı bir tartışma sonucunda bıçaklı saldırıya uğrayarak hayatını kaybetti. Başbakan Edi Rama, bu olayın ardından TikTok’un 2025 yılı boyunca bir yıl süreyle yasaklanacağını duyurdu. Bu çarpıcı karar, inandırıcı bir biçimde toplumda büyük yankı buldu.
Geçtiğimiz hafta yapılan Bakanlar Kurulu toplantısının ardından, TikTok’un erişimi tamamen kapatıldı. 13 Mart 2025 tarihi bu uygulamanın sonlanması ile TikTok, Arnavutluk’ta erişim sorunları yaşamaya başladı. Bu karar, özellikle genç kullanıcılar ve sosyal medya aktivistleri arasında büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Bazı katılımcılar, hükümetin bu yasak hamlesinin gençlerin ifade özgürlüğünü kısıtlamak için bir bahane olduğunu düşündüklerini belirttiler.
Protestonun sonunda, katılımcılar ancak seslerini duyurdukları takdirde değişime ulaşabileceklerine inanıyorlar. Bu tür eylemler, Arnavutluk’ta ifade özgürlüğü ve demokratik hakların korunmasına yönelik önemli bir adım olarak kaydedildi.