Suriye’nin yeni yönetimi, Ahmet el Şaraa’nın, Hayat Tahrir el Şam (HTŞ) komutası altında bulunan muhalif gruplarla bir araya gelerek tüm silahlı grupları feshetme ve bunları Savunma Bakanlığı bünyesinde birleştirme konusunda anlaştığını duyurdu. Bu anlaşmanın temel adımlarının, Şaraa’nın Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile gerçekleştirdiği görüşme sonrasında atıldığı bilgisi verildi. Görüşmede, Suriye’deki tüm grupların bir araya getirilmesi ve bu konuların detaylı bir şekilde ele alınması hedeflenmişti.
TEMELLERİ GÜNLER ÖNCESİNDE ATILDI
HTŞ lideri, daha önceki beyanatlarında da Suriye’deki tüm silahlı grupların Yeni Suriye hükümeti altında birleşmesi gerektiğini ifade etmiş, bununla birlikte tüm silahların ordu bünyesinde toplanması gerektiğine vurgu yapmıştı. Bu yaklaşım doğrultusunda, ülkenin geleceği için önemli bir adım atıldığı ve Suriye’deki silahlı grupların bir çatı altında toplanmasının gerekliliği dile getirilmişti.
Ahmet el Şaraa, Suriye’de faaliyet gösteren yabancı uyruklu milislerle ilgili olarak da dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Yabancı milislerin, Suriye’de beş yıl boyunca yaşadıklarında vatandaşlık hakkı elde edebileceği belirtildi. Bu önerinin, yabancı savaşçıların Suriye’de kalıcı bir şekilde entegre edilmesine yönelik bir adım olabileceği düşünülebilir. Şaraa’nın bu konudaki tutumu, Suriye’deki ulusal bütünlüğü pekiştirmek adına önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir.
Savaş sırasında HTŞ ile birlikte mücadele eden gruplar arasında Kafkas ve Türkmen kökenli savaşçıların da yer aldığı biliniyor. Bu gruplar için Suriye vatandaşlığı verilmesi düşünüldüğünden, Suriye’deki çeşitli etnik grupların da bu süreçte entegre edilmesi sağlanmaya çalışılacaktır. Bu durum, Suriye’nin geleceği için umut verici bir adım olarak görülmektedir.
Ancak, bu süreçte Suriye’de Savunma Bakanlığına bağlı olarak hareket etmeyen tek grup olarak, Suriye’nin doğusunda faaliyet gösteren YPG/PKK’ya bağlı Suriye Demokratik Güçleri (SDG) kalmaktadır. SDG’nin, bu yeni yapılanmada nasıl bir rol oynayacağı ve Suriye’deki diğer gruplarla bir araya gelip gelemeyeceği ise belirsizliğini korumaktadır. Bu durum, potansiyel bir huzursuzluk kaynağı olarak gündemdeki yerini alacaktır.
