Ekrem İmamoğlu‘nun tutuklanması ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden uzaklaştırılmasının ardından, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ)‘de öğrencilerin başlattığı derse boykotu devam ediyor. Bu durum, hem öğrenciler hem de akademik camia için önemli bir protesto biçimi olarak öne çıkıyor.
ODTÜ’lüler, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın üniversite öğrencilerinin boykot çağrısına destek vererek, ‘bir günlük hizmet üretmeme’ kararı alan Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) yetkilileri hakkında başlatılan resen soruşturmalara tepki göstermek amacıyla bir yürüyüş düzenledi. Bu yürüyüş, üniversitenin akademik ortamında haksızlıklara karşı duruş sergilemek amacı taşıyor.
Öğretim Elemanları Derneği (OED), Fizik merdivenlerinde gerçekleştireceği basın açıklaması öncesinde Hazırlık Bölümü önünde buluşan öğretim üyeleri, yürüyüşlerine üniversite öğrencilerinin de katılımıyla güç kattı. Bu durum, öğrencilerin ve öğretim üyelerinin birlikte hareket etme isteğinin ve dayanışmanın bir göstergesi olarak dikkat çekti.
Yürüyüş sırasında katılımcılar “Faşizme karşı omuz omuza” sloganları atarak, birlikteliklerini ve kararlılıklarını ifade etti. Bu sözler, bir dayanışma çağrısı olarak duyulurken, aynı zamanda demokratik hakların savunulması açısından da önemli bir mesaj taşıdı. Katılımcılar, üniversitelerde ifade özgürlüğü ve akademik bağımsızlık gibi ilkelerin önemine vurgu yaptılar.
Bu olay, sadece ODTÜ’de değil, genel olarak Türkiye’deki üniversite ortamında ciddi bir tartışma konusu haline gelmiştir. Öğrencilerin ve öğretim üyelerinin, haksız yere tutuklamalara ve demokrasiye aykırı uygulamalara karşı gösterecekleri tepkiler, ülke genelindeki diğer üniversitelerde de benzer eylemlerin görülmesine zemin hazırlamaktadır. Öğrencilerin bu tür hareketlilikleri, eğitim kurumlarının sosyal ve politik olaylar karşısında duyarlılığını arttırırken, aynı zamanda gençlerin politika ve toplum üzerinde etkili olmaya çalıştıklarının bir göstergesidir.
Sonuç olarak, ODTÜ’deki ders boykotu, sadece bir eğitim mücadele değil, aynı zamanda adil ve demokratik bir toplum için verilen bir mücadele olarak öne çıkmaktadır. Bu tür olayların, öğretim üyeleri ve öğrenciler arasındaki dayanışmayı güçlendirmesi ve sosyal adalet taleplerinin daha gür bir sesle dile getirilmesine olanak sağlaması beklenmektedir.