Diyarbakır’ın Bağlar İlçesinin Tavşantepe Köyü’nde, 21 Ağustos 2023 tarihinde düzenlenen bir Kuran kursundan dönerken kaybolan 10 yaşındaki kız çocuğu Narin Güran’ın cesedi, 8 Eylül 2023’te köyün yakınlarındaki bir derede bir çuval içerisinde bulundu. Narin’in kayboluşu ve ardından gelişen olaylar, hukuk sistemini harekete geçirdi ve kapsamlı bir soruşturma başlatıldı. Soruşturma boyunca Narin’in ailesinin iletişimi detaylı bir şekilde dinlendi.
Küçük kızın kaybolmasından sadece altı gün sonra, yani 27 Ağustos 2023’te, soruşturmayı yürüten savcılar, tüm aile bireylerinin telefonlarının dinlenmesi için nöbetçi Sulh Ceza Sorgu Hakimliğine başvurdu. Başvuru aynı gün kabul edildi ve hakim; başka delil elde etmenin mümkün olmadığını belirterek, CMK’nın 135/6 maddesine dayanarak talebi onayladı. Bu karar, iletişim denetimlerinin nasıl uygulanması gerektiğini belirleyen yasal kriterlere uygun olarak verildi.
Daha sonra, dinlemeye alınan bireyler arasında Narin’in babası Arif Güran, annesi Yüksel Güran, ağabeyi Enes Güran, amcaları ve kuzenleri yer aldı. İsimler arasında Salim, Erhan, Kurtuluş, Fuat, İbrahim Halil ve Memduh gibi kişiler mevcutken, aile dışında köyün imamı Recep Kaya ile çalışanlar Mehmet Selim Atasoy ve Ramazan Atasoy da listeye eklendi. Bu kişilerin telefonlarının dinlenmesi, Narin’in cesedinin bulunduğu tarihte, 8 Eylül 2023’te sona erdi ve hepsi gözaltına alındı.
Gözaltına alınan bu bireyler için, 27 Ağustos ile 8 Eylül tarihleri arasında aralarında gerçekleşen tüm iletişimlerin dökümleri talep edildi. Başvuru, Bilgi Teknolojileri Kurumu İletişim Başkanlığına iletildi. Söz konusu dökümlerin incelenmesi, Narin’in öldürülmesiyle ilgili delil niteliğinde herhangi bir konuşma ya da mesajlaşma tespit edilememesi ile sonuçlandı. Gönderilen telefon dökümlerinde, aile bireyleri arasında günlük yaşamlarına dair olağan konuşmalardan ve kaybolma süreci hakkında yapılan sohbetlerden başka bir içerik olmadığı belirlendi.
CİNAYETLE İLGİLİ TEK BİR AÇIK VERMEDİLER
BTK tarafından savcılığa sunulan görüşme dökümleri dikkatle incelendiğinde, Narin’in cinayetiyle ilgili somut bir delil niteliği taşıyan iletişim olmadığı anlaşıldı. Aile üyeleri arasında geçen sohbetlerin, suça dair soru işareti yaratabilecek herhangi bir unsuru barındırmadığı ortaya çıktı. Görüşmeler, yalnızca kaybolma durumu ve arama çalışmaları üzerine yapılan günlük konuşmalardan ibaret kaldı. Bu sonuç, soruşturma sürecinde katillerin ya da suç faillerinin kimler olduğuna dair herhangi bir ipucuaramadı.