İzmir’in Konak ilçesinde, Merbel AŞ isimli belediye şirketinde çalışan işçiler, belediye binası önünde toplanarak “İş, emek yoksa grev var” yazılı pankart açtı. İşçiler, “Sadaka değil toplu sözleşme” şeklinde sloganlar atarak taleplerini dile getirdi. Bu eylem, işçilerin yıllık maaş artışları ve iş şartlarına yönelik uzun süredir devam eden mücadelesinin bir parçası olarak dikkat çekti.
Genel-İş Sendikası 5 No’lu Şube Başkanı Ahmet Savaş Aras, 1500 işçi için Aralık 2023’te başlatılan toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde henüz bir anlaşma sağlanamadığını ifade etti. Aras, artan enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında işçilerin giderek daha da yoksullaştığını vurguladı. İhtiyaçlarını karşılamada zorlandıklarına dikkat çeken Aras, “İnsan onuruna yaraşır bir şekilde yaşamak, sosyal haklarımızı ve toplu sözleşme kazanımlarımızı istiyoruz” dedi. Bu açıklama, işçilerin yaşadığı sıkıntıları ve taleplerini kamuoyuyla paylaşma konusunda önemli bir adım oldu.
Ayrıca, Aras, belediye yönetiminin ve Sosyal Demokrat Kamu İşverenleri Sendikası (SODEMSEN) tarafından yeterince sorumluluk alınmadığını da belirtti. “En son Nisan 2024’te aldığımız zam ile yaklaşık bir yıldır zam almadık. Aldığımız ücretler bugünün ekonomik şartlarını karşılayamaz duruma gelmiştir,” diyerek durumu daha da çarpıcı bir şekilde açıkladı. Eğer SODEMSEN ve belediye yönetimi emekçilerin taleplerini görmezden gelmeye ve süreci tıkamaya devam ederse, 7 Mayıs 2025 tarihinde Merbel işçileri greve çıkacaklarını duyurdu. Bu durumda, Konak’ta hizmetlerin durmasının söz konusu olabileceğini belirtti.
Konuşmanın ardından, işçiler grev kararını belediye binası kapısına astılar. Eylem, Gaziemir ve Çiğli belediyelerinde de benzer bir grev kararı ile desteklendi. İşçiler burada da sloganlar atarak, halay çekip dayanışma gösterdiler. Bu tür eylemler, işçilerin bir araya gelerek haklarını arama mücadelesinin önemli bir parçası haline geldi. Her ne kadar işçiler, bulundukları durum karşısında çözüm bulmak için bir araya gelseler de, devlet ve belediye yönetimlerinin bu sorunlara duyarsız kalması, grev tehditlerinin artmasına neden olmakta.
İşçilerin bu yanı sıra, taleplerini güçlü bir şekilde dile getirebilmeleri için sendikanın da arkasında durması gerektiği belirtildi. Sendikaların, işçi haklarını koruma ve benzeri konularda daha atılgan davranmaları gerektiği dile getirildi. Özetle, İzmir’deki işçilerin durumu, sadece yerel bir sorun değil aynı zamanda ülke genelinde emekçi sınıfın yaşadığı sıkıntıların bir yansıması olarak değerlendirilmektedir.