Hizbullah, 2024 tarihinde İsrail’in kuzey bölgesindeki askeri hedefleri hedef aldığını ve bu operasyon çerçevesinde iki insansız hava aracına (İHA) karşı koyduğunu duyurdu. Yapılan açıklamada, Hizbullah tarafından gerçekleştirilen saldırının detayları verilerek, bu eylemlerin Lübnan’dan gerçekleştirildiği ifade edildi.
Hizbullah’ın açıklamasıyla birlikte, İsrail’in Akka şehrinde bulunan Şeraga Askeri Üssü ile Neve Ziv yerleşimindeki bir topçu birliğine yönelik füze saldırısı gerçekleştirildiği belirtildi. Bunun yanı sıra Shomera ve Zarit yerleşim birimlerinde bulunan askeri birliklerin hedef alındığı kaydedildi. Aynı zamanda Kefr Blum, Kefr Yuval ve Dishon yerleşimlerine de füzelerle saldırıda bulunulduğu bildirildi.
CAN KAYBI BİLGİSİ AÇIKLANMADI
Öte yandan, İsrail’de yayın yapan Kanal 12 haberine göre, Lübnan tarafından atılan bir füzenin Batı Celile bölgesinde bir binaya isabet ettiği ifade edildi. Ancak bu olay sonucunda can kaybı veya yaralanma olup olmadığına dair herhangi bir bilgi verilmedi. Durumun tehlikeli olabileceğine işaret eden bu durum, bölgedeki gerginliğin devam ettiğini göstermektedir.
Hizbullah ve İsrail arasındaki gerilim, uzun yıllardır devam eden bir çatışma tarihi ile bağlantılı olup, sık sık karşılıklı saldırılar ve misillemeler yaşanmaktadır. Bu tür eylemler, her iki taraf için de yüksek risk oluştururken, sivil halkın güvenliği üzerinde de olumsuz etki yapmaktadır. Özellikle yerleşim bölgelerinin hedef alınması, bölgedeki sivillerin hayatını tehlikeye atmakta.
Hizbullah’ın başlattığı bu saldırılar, uluslararası toplumda çeşitli tepkilere yol açarken, bölgede kalıcı bir barış sağlama çabalarının ne kadar zor olduğunu da bir kez daha gözler önüne serdi. Saldırılar, aynı zamanda Lübnan ile İsrail arasındaki sınırda gerginliğin artmasına neden olmakta ve bu durum, her iki tarafın da askeri harekâtlarını artırabileceği endişelerini beraberinde getirmekte.
Bölgede süregelen askeri eylemler, medya tarafından yakından takip edilmekte ve bölgesel güvenlik açısından endişe verici gelişmeler olarak değerlendirilmektedir. Özellikle sivil yerleşim birimlerinin hedef alınması, uluslararası hukuk çerçevesinde de tartışmalara yol açmaktadır. Dünya genelinde sivil kayıpları önlemeyi amaçlayan pek çok yasa olmasına rağmen, çatışmaların yoğunlaşması, bu tür yasaların ne ölçüde etkin bir şekilde uygulandığını sorgulamaktadır.
