Bugün sabah saatlerinde Türkiye’nin birçok ilinde, özellikle Diyarbakır, İstanbul, Ankara ve Batman’da gerçekleştirilen ev baskınlarında, farklı meslek gruplarından toplam 13 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında gazeteciler, yazarlar, çevirmenler, yönetmenler ve karikatüristler yer almakta. Bu operasyonun Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütüldüğü ve gözaltına alınan bu kişilerin Eskişehir’e götürülmesinin beklendiği belirtiliyor.
MLSA’nın aktardığına göre gözaltına alınan gazeteci ve yazarlar arasında Erdoğan Alayumat, Tuğce Yılmaz, Bilge Aksu, Ahmet Sünbül, Roza Metina (Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG) Başkanı), Bilal Seçkin, Mehmet Ücar, Suzan Demir, Ardin Diren (Çevirmen ve Yönetmen), Doğan Güzel (Karikatürist), Hicri İzgören (Şair ve Yazar), Ömer Barasi (Çevirmen ve Yazar) ile Baver Yoldaş (Yayınevi Koordinatörü) gibi isimler bulunuyor. Bu kişilerin gözaltına alınması, Türkiye’de basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü konularında endişeleri artıran bir gelişme olarak değerlendiriliyor.
İçişleri Bakanlığı, bu gözaltıların bulunduğu soruşturmaların gizlilik kararı olduğu ve gözaltındaki kişilerin 24 saat boyunca avukatlarıyla görüşmesinin yasaklandığını açıkladı. Bakanlık, “GÜRZ-27” ismiyle gerçekleştirilen operasyonlarda 30 ilde toplam 231 şüphelinin yakalandığını duyurdu. Bu ifadelere göre, gözaltına alınan kişilerin örgütle bağlantılı olarak çeşitli suçlamalara maruz kaldıkları belirtildi.
Gözaltına alınan kişilerin, ifade ve teşhislerde adlarının geçtiği, örgütün “siyasi alan ve basın yayın alanındaki yapılanmaları” içerisinde faaliyet gösterdikleri, örgüte finans sağladıkları ve sosyal medya üzerinden “örgüt propagandası” yaptıkları iddia ediliyor. Ayrıca, yasadışı sokak olaylarına katıldıkları ve kamu malına zarar verme suçlarından soruşturmanın açıldığı ifade edildi. Bu durum, ülke genelindeki gazetecilere ve medya çalışanlarına yönelik artan bir baskının parçası olarak kaydediliyor.
Bu gözaltılar, Türkiye’deki medya özgürlüğü ve insan hakları konusundaki tartışmaların yeniden alevlenmesine neden olabilir. Uluslararası ve yerel insan hakları örgütleri, bu tür uygulamaları insan hakları ihlalleri olarak sınıflandırırken, Türkiye’deki gazeteciler, durumu endişe verici olarak değerlendiriyor. Ayrıca, gözaltına alınan kişilerin hızla serbest bırakılması ve adaletin sağlanması için çağrılar yapılmakta. Bu tür operasyonların, basın üzerindeki baskıyı artıracağı ve toplumun bilgiye erişimini kısıtlayacağı endişesi dile getiriliyor.