Son yıllarda Türkiye’de uygulanan hatalı ekonomik politikalar, Türk lirasının değer kaybetmesine neden oldu. Bu durum, birikimlerini korumak isteyen milyonlarca vatandaşın alternatif yatırım araçlarına yönelmesine neden olmaktadır. Özellikle altın ve döviz gibi seçenekler, enflasyon ve belirsizlik ortamında daha cazip hale gelmiştir. Böylece, Türk halkı, tasarruflarını güvenli limanlarda tutmayı tercih etmeye başladı.
Son aylarda uygulanan parasal sıkılaşma adımları, dolardaki hareketin yatay bir seyir izlemesine sebep olmuş olsa da, Türk ekonomisine yönelik güven kaybı devam etmektedir. Bu güven kaybı, vatandaşların döviz mevduatlarında kalmasına ve TL yerine döviz tutmayı tercih etmelerine neden olmaktadır. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından yayımlanan veriler, Türkiye genelindeki şehirlerde yatırım alışkanlıklarının farklılık gösterdiğini ortaya koymaktadır. Özellikle döviz mevduatlarının, şehirler arası dağılımındaki farklılıklar dikkat çekmektedir.
İLK SIRADA AKSARAY BULUNUYOR
İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirler, bu listenin ilk 10 sıralamasında yer Almamakta ve bunun yerine Anadolu şehirleri bu alanda öne çıkmaktadır. Dolayısıyla, Türkiye’nin turizm başkenti olan Antalya ise döviz alım-satım işlemlerinde yoğun bir faaliyetle 9. sırada kendine yer bulmuştur. Aksaray ise en yüksek döviz payına sahip şehir olarak dikkat çekmektedir.
Türkiye’nin en fazla döviz payına sahip on ili ise şu şekildedir:
- 1 – Aksaray
- 2 – Nevşehir
- 3 – Kırşehir
- 4 – Yozgat
- 5 – Kütahya
- 6 – Yalova
- 7 – Bayburt
- 8 – Elazığ
- 9 – Antalya
Bu durum, Türkiye’de ekonomik istikrarın sağlanamadığını ve yurttaşların birikimlerini korumak için alternatif yatırım araçlarını tercih ettiklerini göstermektedir. Ekonomi uzmanlarına göre, döviz mekânlarına yönelme eğilimi, sadece bugünün değil, geleceğin de belirsizlikleri ile yakından bağlantılıdır. Çeşitli şehirlerde döviz paylarının en yüksek olduğu yerlerin Anadolu şehirleri olması, bu bölgelerdeki ekonomik dinamiklerin ve yatırım alışkanlıklarının değiştiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Özetle, Türkiye’deki ekonomik durum ve yatırımlardaki bu yönelimin, yurttaşların gelecekteki tasarrufları üzerindeki etkisi büyük olasılıkla devam edecek. Hatalı uygulanan ekonomi politikaları, halkın dövize olan güvenini artırırken, Türk lirasının sadece bir ödeme aracı olarak görüldüğü bir dönem içerisine giriş yapılmasına yol açmaktadır. Bu süreçte, yatırımcıların dikkatli olması ve bilimsel verilerle donatılmış yatırım kararları alması önemli görünüyor.