Katar, uzun süredir Hamas’ın merkezi olarak bilinen bir ülke olmasına rağmen, son zamanlarda Hamas’ı ülkeden kovmaya yönelik adımlar attığı iddia ediliyor. Bu durum, ABD yönetiminden gelen baskılarla ilişkilendirilmektedir. Reuters’in haberine göre, ABD, Katar’dan Hamas yönetimini topraklarından yollamasını istemiştir. Üst düzey bir ABD’li yetkili, bu talebin arka planında Hamas’ın İsrail ile yürütülen ateşkes ve esir takası anlaşmasını reddetmesi olduğu belirtilmektedir.
Hamas’ın, bu talep doğrultusunda yaklaşık 10 gün önce Katar’dan ayrılması gerektiği yönündeki Katar hükümetinin iletisini aldıkları kaydedilmiştir. Ancak Katar hükümeti, konuya dair henüz resmi bir açıklama yapmamışken, Hamas kaynakları ise bu iddiaları reddetmektedir.
‘YENİ MERKEZ TÜRKİYE’ İDDİASI
İngiliz Financial Times gazetesi, Hamas’ın merkezinin Türkiye’ye taşınabileceğine dair bilgiler sunmaktadır. Bu konuda bilgi sahibi bir kaynak, Katar’daki Hamas yetkililerinin Türkiye’ye geçiş yapacağına dair iletişimlerin sürdüğünü aktarmıştır. Ayrıca, bir Arap diplomat, Hamas yöneticilerinin yakın dönemde Türkiye, İran, Cezayir ve Moritanya gibi ülkeleri ziyaret ettiğini ve olası yer değiştirme stratejilerini müzakere ettiklerini ifade etmiştir.
Katar, 2012 yılında ABD ile yaptığı anlaşma neticesinde Hamas’ın siyasi merkezi haline gelmişti. Bu ülke, ayrıca Mısır ile birlikte Hamas ve İsrail arasında ateşkes görüşmelerinde arabuluculuk yapma görevini üstlenmiştir. Ancak, son zamanlarda ABD’nin Hamas konusundaki Katar’a yönelik baskı yapması nedeniyle, bu durumun değişeceği düşünülmektedir.
Hamas’ın önemli siyasi liderleri olan İsmail Haniye ve Yahya Sinvar, İsrail’in gerçekleştirdiği saldırılarda hayatını kaybetmişlerdir. Bu gelişmeler Hamas’ın gelecekteki stratejileri ve uluslararası ilişkileri açısından önemli bir dönüm noktası oluşturmaktadır. Hamas’ın siyasi liderlerinin yaşadığı kayıplar, örgütün yöneliminde etkili olurken, öte yandan Katar’ın Hamas üzerindeki etkisi de sorgulanmaya başlamıştır.
Önümüzdeki günlerde, Hamas’ın Türkiye’ye taşıma işlemleri ve bu süreçle ilgili gelişmeler takip edilecektir. Bu durum, sadece Orta Doğu politikaları açısından değil, aynı zamanda bölgede süregelen güç dinamikleri ve cihatçı hareketlerin yönelimleri açısından da büyük bir önem taşımaktadır. Özellikle Türkiye’nin, böyle bir senaryoda nasıl bir politika izleyeceği, hem bölgesel istikrarı etkileyebilir hem de uluslararası arenada dikkat çekecek bir mesele haline gelebilir.
