Türkiye’nin Enerji Geleceği: Yenilenebilir Hedefler

Yenilenebilir enerji kaynakları, dünya genelindeki hızlı nüfus artışıyla birlikte enerji ihtiyacının karşılanması ve sürdürülebilir bir gelecek inşa edilmesi açısından kritik bir öneme sahiptir. Ancak bu projelerin gerçekleştirilmesi, genellikle yüksek başlangıç yatırımları gerektirmekte ve bu durum, stratejik finansman modellerinin geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır. 15 yıllık finans uzmanlığı deneyimini yenilenebilir enerji projelerine yönlendiren Emel Gülap, Türkiye’nin enerji sektöründeki 2024 yılını değerlendirirken, sürdürülebilirlik odaklı finansman modellerinin gelişimi hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.
2030’da Emisyonları Yüzde 35 Azaltma Hedefi
Finans uzmanı Emel Gülap, enerji sektöründeki mevcut durumu değerlendirerek, “2024’ü geride bırakırken Türkiye, arz fazlasının yaşandığı bir dönemi devam ettiriyor. Bu durum, sektördeki yatırımlar ve stratejiler açısından dikkat çekici bir tablo sunmakta. Özellikle dekarbonizasyon konuları, gündemde daha fazla yer bulmaya başladı. Türkiye’nin iklim değişikliğine yol açan emisyonlardaki katkı payı neredeyse yüzde 1. Bununla birlikte, Türkiye, Paris Anlaşması’na onay vererek 2053 yılı için net sıfır emisyon hedefi koymuş, ayrıca 2030 yılına kadar emisyonlarda yüzde 35 azaltım hedefine ulaşmayı taahhüt etmiştir,” şeklinde açıklamalarda bulundu.
Yenilenebilir Enerji Kaynak Arz Kapasitesinin Yüzde 70’e Çıkma Potansiyeli
Emel Gülap, karbon emisyonlarını düşürmeye yönelik önemli gelişmeleri de aktardı: “Türkiye, 2005 yılından bu yana güneş ve rüzgar enerjisi kapasitesini sürekli artırmaktadır. 2005’te toplam arz kapasitesinin yüzde 33’ü yenilenebilir enerji yatırımlarından sağlarken, bu oran 2024 yılı itibarıyla yüzde 46’ya yükselmiştir. Ülkemiz, bu oranı teknik olarak yüzde 70’e çıkarma potansiyeline sahiptir. Enerji Bakanlığı’nın, YEKA (Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları) projeleri aracılığıyla her yıl devreye almayı planladığı kapasite projeksiyonu, yenilenebilir enerjinin toplam arz içindeki payını artırma hedefini desteklemektedir. Ek olarak, özel sektör de kendi dekarbonizasyon hedefleri doğrultusunda yenilenebilir enerji yatırımlarını artırarak, kendi enerjisini üreten bina ve fabrikaların sayısını yükseltmektedir,” dedi.
Yeni Binalar İçin Regülasyon ve Teşvikler
Emel Gülap, sanayi, ulaşım ve bina yönetimi gibi alanlarda enerji verimliliği projelerinin, finansal desteklerle birlikte sürekli artış gösterdiğini belirtti: “Sanayide yüksek verimli motorlar kullanmak, basınçlı hava sistemlerindeki kaçakları gidermek, ısıl geri kazanım projeleri ve kazanlarda verim artışı sağlama gibi birçok projeler gündeme gelmektedir. Ayrıca, elektrikli araçların kullanımındaki artış, ulaşımda enerji verimliliğine katkıda bulunarak dekarbonizasyonu sağlamaktadır. Yeni binalar da, yaşam standartlarını ve hizmet kalitesini düşürmeden ısıtma, soğutma, aydınlatma ve izolasyon projeleri ile verimliliği artıracak şekilde regülasyon ve teşviklerle desteklenmektedir,” ifadelerini kullandı.
Sürdürülebilirlik ve İklim Finansmanının Önemi
Sürdürülebilirlik ve iklim finansmanının, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kaynaklarının oluşturduğu dekarbonizasyon dönüşümünün temel unsurları olduğunu vurgulayan Emel Gülap, “Bu dönüşüm, sadece iklim hedeflerine ulaşma açısından değil, aynı zamanda teknoloji ve azalan maliyetler sayesinde enerji arz güvenliği için de kritik bir önem taşımaktadır. Sürdürülebilirlik ve iklim finansmanı, karbon yoğun sektörlerin dönüşümünü sağlamak ve iklim değişikliğiyle mücadelede uzun vadeli etkiler yaratmak için 2024