Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), “E10” adıyla bilinen sekiz seçilmiş üyenin hazırladığı karar tasarısını oyladı. Bu tasarı, İsrail ile Hamas arasındaki çatışmalara yönelik çözüm önerileri içermekteydi. Oylama sonucunda, BMGK’nın 15 üyesinden 14’ü tasarının lehinde oy kullanırken, sadece Birleşik Devletler veto hakkını kullanarak tasarının geçmesini engelledi. Bu veto, ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin, Gazze’deki çatışmaları sona erdirmeye yönelik bir karar tasarısını dördüncü kez geri çevirmesi anlamına geliyor.
ABD’NİN VETO GEREKÇESİ
ABD’nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilci Yardımcısı Büyükelçi Robert Wood, New York’taki oylama sırasında yaptığı açıklamada, rehinelerin serbest bırakılmasını içermeyen bir ateşkesi desteklemelerinin mümkün olmadığını vurguladı. Wood, “Kalıcı bir barış sağlanması için rehinelerin serbest bırakılması şarttır. Bu iki konu, birbirleriyle doğrudan bağlantılıdır ve bu tasarı, bu gerekliliği göz ardı etmiştir. Bu nedenle ABD olarak bu tasarıya destek veremiyoruz,” sözlerini kaydetti. ABD’nin bu kararı, bölgede tansiyonu artırabileceği gibi, rehineler konusunda kaygıları da gündeme taşıdı.
HÜKÜMETİN TALEPLERİ
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından oylanan tasarının içeriğinde önemli unsurlar dikkat çekiyor. Tasarıda, tüm tarafların uyması gereken acil, koşulsuz ve kalıcı bir ateşkes çağrısı yer alıyordu. Bunun yanı sıra, rehinelerin hızlı ve koşulsuz bir şekilde serbest bırakılmasının gerekliliği vurgulandı. Ayrıca, “Filistinlilere yönelik aç bırakma girişimlerinin” kesin olarak reddedilmesi gerektiği belirtilmişti. Gazze’deki sivillerin temel hizmetlere ve insani yardıma erişimlerinin derhal sağlanması gerektiği ifadesi de tasarıda yer aldı. Son olarak, kuşatma altında bulunan kuzey Gazze’de insani yardımın dağıtımının kolaylaştırılması gerektiği de ifade edildi.
Bu karar tasarısının içeriği, uluslararası toplumu doğrudan etkileyen ve Gazze’de yaşanan insani krizi ele alan kritik unsurlar içeriyor. Ancak ABD’nin veto kararı, bölgedeki çatışmaların sürmesine ve insani durumun daha da kötüleşmesine neden olabileceği gibi, uluslararası ilişkilerde de dengeleri bozabilir. Özellikle ABD’nin tavrı, diğer ülkelerin tutumlarını etkileyebilirken, bölgedeki barış arayışlarına da gölge düşürebilir.
Sonuç olarak, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin oylaması, Gazze’deki çatışmaların devam ettiği bir dönemde gerçekleşmiş olması açısından oldukça önemli. Tüm bunlar, uluslararası diplomasi için zorlu bir süreç olduğunu ve tarafların birbirini anlamasının gerekliliğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Bu durum, ilerideki müzakerelerin yönü ve şekli açısından belirleyici bir önem taşıyor.
