Güreş sporu, Eski Yakındoğu medeniyetlerinde sıkça rastlanan bir spor dalıdır. Hatta Gılgamış Destanı’nda bile Enkidu ile güreşen kahramandan bahsedilir. Ancak güreş, disiplin haline gelerek fenomen haline gelmesiyle birlikte Eski Yunan dünyasında yaygınlaşmıştır. Homeros’un eserlerinde de karşımıza çıkan ve Eski Yunanlar tarafından “pale” olarak adlandırılan bu spor dalı, MÖ 708’den itibaren Yunan oyunlarında yer almıştır. Olympiakos Oyunları’nda da bu spor hem bireysel bir spor hem de pentatlonun bir parçası olarak yer alırdı.
O dönemde, sıklet farkları olmadığı için en ağır olan kişinin genellikle müsabakaları kazandığı güreşte, rakibi üç kez yere çalmak ya da pes ettirmek ya da belirlenen alanın dışına çıkarmak gerekiyordu. Günümüzde Greko-Romen güreş olarak bilinen bu disiplin, yine Olimpiyat Oyunları’nda belirli kurallar çerçevesinde oynanmıştır. Günümüzde farklı kurallara sahip olan güreş türleri olsa da, modern Olimpiyat oyunları kökensel referans olarak Eski Yunan’daki güreş oyunlarına gönderme yapmaktadır.
İtalya’nın güneyinde bulunan Kroton kolonisinde yaşayan Milon, Eskiçağ’ın en bilinen atletlerinden biriydi. 540 yılında gençler kategorisinde zafer kazandıktan sonra 532 ile 516 yılları arasında düzenlenen tüm Olympia Oyunları’nı kazanan Milon, toplamda altı kez Olympia galibi olmuştur. 67. Olympia Oyunları’nda Timasitheus’a yenilince 40 yaşını aşkın olduğu düşünülmüştür. Milon’un gücü hakkında pek çok rivayet bulunmaktadır.
Milon, Kroton’da vahşi hayvanlar tarafından öldürüldüğü şeklinde rivayet edilir. Bir gün gezinirken karşısına çıkan ağaç köküne elini sıkıştırmış ve kurtlar ya da aslanlar tarafından öldürülmüştür. Pek çok yazar tarafından anlatılan Milon’un gücü hakkındaki hikayeler, Eskiçağ’da unutulmayacak bir atlet olarak anılmasını sağlamıştır.
