Trump’ın Teknoloji İlişkileri ve Küresel Etkileri

Daha önce koronavirüs salgını ve Kraliçe Elizabeth’in ölümünü doğru tahmin eden Salomé, eski ABD Başkanı Donald Trump’ın büyük teknoloji firmalarıyla kurduğu güçlü ilişkilerin ciddi sonuçlar doğurabileceğini ifade etti. Salomé, Trump’ın göreve başlamasından bu yana Elon Musk’ın sahibi olduğu Tesla ve SpaceX, Tim Cook’un yönettiği Apple, Microsoft ve Amazon gibi dev teknoloji şirketleriyle geliştirdiği ilişkilerin, bu firmaların küresel sahnedeki gücünü artırdığını belirtti. Hükümetin yapay zekâ ile ilgili düzenlemeleri gevşetmesi sayesinde bu büyük şirketlerin daha az yasal kısıtlamayla hareket etmesine olanak tanındığını vurguladı.
Daily Mail’de yer alan habere göre, Salomé, Trump’ın büyük teknoloji şirketleriyle yaptığı ortaklıkların, diğer ülkelerin Amerika’nın etkisini azaltmaya yönelik yerel alternatifler geliştirmesine yol açabileceğini öne sürdü. Özellikle Avrupa Birliği’nin yapay zekâ konusundaki katı kuralları ile Çin’in teknolojiye yaptığı büyük yatırımların, ABD’nin küresel hâkimiyetine meydan okuyabileceğini savundu. Trump’ın enerji politikalarına da dikkat çeken Salomé, yenilenebilir enerjiye verilen desteğin azalmasının fosil yakıtların tekrar ön plana çıkmasına sebep olduğunu belirtti. ExxonMobil ve Chevron gibi büyük enerji şirketlerinin etkisinin artması, Avrupa ülkeleriyle diplomatik sorunlar yaratabilir.
ABD’nin enerji gücünü artırma çabalarının Rusya ve Suudi Arabistan gibi büyük petrol ihracatçılarıyla gerilimlere yol açabileceğini ifade eden Salomé, bu durumun küresel enerji dengesini etkileyebilir. Trump, özellikle BRICS ülkeleri (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) karşısında agresif bir tutum sergiliyor. Çin’e karşı yeni gümrük vergileri uygulanmasına yönelik adımlar atılırken, Rusya ve Hindistan ile ticaret gerilimlerinin arttığını gözlemliyoruz. Salomé, bu durumların alternatif ekonomik blokların ortaya çıkışını hızlandırabileceğini ve ABD’nin küresel gücünü zayıflatabileceğini öngörüyor.
Her ne kadar Trump, Çin’e karşı sert bir politika izlese de, ilk uluslararası ziyaretini Pekin’e yapmış olması, ekonomik bağların siyasi söylemlerin ötesinde bir önem taşıdığı anlamına geliyor. Salomé, Çin ve ABD arasındaki ekonomik ilişkilerin siyasi gerilimlerden daha karmaşık olduğunun altını çizdi. Trump’ın toplumda yarattığı kutuplaşmanın da önemli bir mesele olduğunu belirten Salomé, popülist söylemler ve göçmen karşıtı politikaların ABD’de büyük çaplı protestolar ve sosyal istikrarsızlıklara yol açabileceğini ifade etti.
Sonuç olarak, Salomé’nin analizleri, Trump’ın politikalarının sadece iç politikada değil, küresel düzeyde de önemli yansımaları olabileceğini gösteriyor. Ekonomik ve sosyal dengesizliklerin artabileceği, alternatif güç merkezlerinin oluşabileceği, tüm bu gelişmelerin ABD’nin uluslararası ilişkilerdeki rolüne etki edebileceği düşünülmektedir. Salomé’nin öngörülerine göre, Trump’ın izlediği politikalar yalnızca Amerikan toplumunu değil, dünya genelindeki güvenlik ve ekonomik dengeleri de etkileyebilir.