ABD Maryland Bölge Yargıcı Deborah Boardman, göçmen ailelerin çocuklarına doğumla vatandaşlık hakkının verilmemesi durumunu ele almak üzere bir mahkeme duruşması gerçekleştirdi. Mahkeme, kimliksiz kalma riskiyle karşı karşıya olan beş hamile kadının şikayetlerini dinleyerek, özellikle bu kadınların ve doğacak çocuklarının yasal statülerini etkileyen önemli bir konuyu gündeme taşımış oldu. Boardman, öncelikle göçmen ailelerin ABD’de doğan çocuklarının vatandaşlık hakkından yoksun bırakılmasının yaratacağı sorunlara dikkati çekti.
Yargıç Boardman, doğumla vatandaşlık hakkının verilmemesi durumunun telafisi imkânsız ve büyük zararlara neden olabileceğini ifade etti. Bu bağlamda, ülke genelinde bu uygulamanın durdurulması için ihtiyati tedbir kararı alarak, bu konudaki endişelerini mahkeme kararı aracılığıyla dile getirdi. Boardman’ın kararı, eski Başkan Donald Trump’ın doğuştan vatandaşlık hakkını sona erdirme yönündeki girişimlerini de hedef alıyordu.
Boardman, özellikle bu tür bir kararın, 125 yıllık Yüksek Mahkeme içtihadıyla çeliştiğine vurgu yaptı. Bu içtihat, ABD Anayasası’nın 14. maddesi gereğince, herhangi bir bireyin ülke topraklarında doğum yapması halinde otomatik olarak ABD vatandaşı olmasını sağlamaktadır. Bu durum, milyonlarca göçmen ailenin çocuklarını doğumla ABD vatandaşı yapma konusunda mevcut yasal çerçeveyi desteklemektedir.
Trump yönetiminin bu ayrımcı politikası, hem yasa dışı göçü ele alma hem de bireylerin yasal haklarını kısıtlama amacı taşımaktadır. Ancak, bu uygulamanın hukuksal olarak dayanaksız olduğunu vurgulayan Boardman, söz konusu kararın çocukların insan haklarını da ihlal ettiğini belirtti. Yargıcın ifadesine göre, bu tür bir ayrımcılığa maruz kalan bireyler yalnızca yasal statü kaybı yaşamayacak, aynı zamanda sosyal ve ekonomik hayatta da büyük sıkıntılarla karşılaşacaklardır.
Sonuç olarak, Yargıç Boardman’ın duruşması ve aldığı hukuki karar, ABD’de doğumla vatandaşlık hakkının korunmasına yönelik önemli bir adım olarak değerlendirilmiştir. Bakanlıklar ve organizasyonlar yönünden büyük bir mücadelenin yaşanacağı bu süreç, göçmen toplumları ve onların çocuklarının geleceği açısından kritik bir eşiği temsil etmektedir. Boardman’ın bu kapsamda aldığı karar, kendi yargı yetkisi içinde göçmen haklarını koruma çabasını da gözler önüne sermektedir.
